Bu Filmleri Kaçırmayın
Eylül geldi, gelmesiyle birlikte Bodrum’un yazlık havası da birden değişti. Oysa bilen bilir; Bodrum’u aslında sarı yazı ile yaşamak daha tatlıdır. Hele de böyle bir ayda birbirinden güzel filmler ile Bodrum’u sinema tadında yaşamak kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Şehir tatil kimliğinden sıyrılıp yavaş yavaş günlük rutin yaşamına dönerken, Cinemarine bu yıl 3’üncüsünü düzenleyeceği Bodrum Türk Filmleri Haftası ile tam da bu fırsatı Bodrum ve sinemaseverlere sunmak üzere hazırlıklarına devam etmekte. Bu yıl 23-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek etkinliklerde yeni Türk filmleri, yönetmenleri ve oyuncuları ile birlikte Bodrum’da sektöre ve seyircisine tanıtılacak, Türk filmlerinin usta yönetmen ve oyuncuları ile söyleşiler yapılacak.
Şehirde neler oluyor?
İstanbul Gyeongju Dünya Kültür Expo 2013 kapsamında İstanbul’a gelen Uzak Doğu sinemasının usta yönetmeni Kim Ki-Duk, 13 Eylül Cuma günü saat 16:00’da Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Salonu’nda sinemaseverler ile bir araya gelecek. Bunun yanı sıra 13-19 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Türk-Kore Film Haftası’nda Beyoğlu Sinemajestik ve Mimar Sinan Üniversitesi’ne ait Yeşilçam Sinema Salonu’nda 15 tane Kore filmi ile 10 tane Türk filminden oluşan seçkisiyle ücretsiz sinema gösterimleri yapılacak.
Vizyonda bu hafta
Bu hafta vizyona giren filmler arasında Eylül ayının hüznüyle müstesna oldukça naif ve insanı ruhen içe döndürebilecek yapımları izlemek mümkün. Başta Samsara olmak üzere Ginger & Rosa ile Şimdiki Zaman filmlerini kaçırmamakta fayda var.
Şimdiki Zaman (2012)
Geçen sene düzenlenen 3. Uluslararası Malatya Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde seyrettiğim, kısa film ve belgeselleriyle tanıdığımız Belmin Söylemez’in ilk uzun metrajlı filmi “Şimdiki Zaman” işsiz bir genç kadının öyküsü üzerinden gelecek, kader ve dostluk temalarını sorguluyor. Film küreselleşen bir dünyada varoluş mücadelesini seyirciye aktarırken kapitalizm, kentsel dönüşüm ve tüketim kültürü tarafından kuşatılmış insan manzaralarıyla da renkli bir seyir sağlıyor. Filmin baş karakteri Mina 28 yaşında, üniversite mezunu, uzun süredir işsiz, ailesiyle arası bozuk, eski kocasını unutmak isteyen ve evini bir ay içinde boşaltmak zorunda olan biridir. Her yönden kuşatıldığını düşündüğü için de Amerika’ya gidip yeni bir hayata başlamaktır amacı. Ama bunun için önce para biriktirmeye ihtiyacı vardır. Böylece bir kafede fal bakmaya başlar, yaptığı okumalar ile insanların umutlarına ışık olur. Ancak acaba kendi falında gerçekten istediği yeni bir hayat var mıdır? Film 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali ile 14. Ankara Film Festivali’nde Sanem Öge’ye “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü getirirken, Belmin Söylemez’e de 56. San Francisco Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Yeni Yönetmen” ödülünü kazandırmıştır.
Samsara (2011)
1992 yılında çektiği “Baraka” filminden yirmi yıl sonra yeniden karşımıza çıkan yönetmen Ron Fricke’nin ölmeden önce seyredilmesi gereken yapımlar statüsündeki filmi Samsara insanı yoğun bir tefekkür haline sokmakta. Sanskritçe doğanın sonsuz döngüsü anlamına gelen “Samsara” dünya çapında 25 ülkede dört yıl içinde çekilmiş. Sözün bittiği filmde farklı kültürlerden ve insan tiplerinden aldığı görüntülerle adeta bir görsel şölen sunan yönetmen, insanlığın kutsal saydığı topraklardan, endüstrileşmenin en yoğun yaşandığı alanlara kadar yaptığı yolculukta seyircisine de unutulmayacak bir ruhani deneyim yaşatıyor. 2011 Toronto Uluslararası Film Festivali’nde prömiyeri gerçekleşen film Dublin Uluslararası Film Festival’inde “En İyi Belgesel” ödülünün de sahibi oldu.
Bir Hayalimiz Vardı | Ginger & Rosa (2012)
İki yakın arkadaş olan Ginger ve Rosa, Soğuk Savaş ve cinsel devrimin etkilerinin hüküm sürdüğü 1960’lı yılların Londra’sında yaşamaktadır. İki genç kız aleni bir şekilde ailelerine baş kaldırmakta; başka türlü, heyecanlı bir hayata ulaşmanın hayallerini kurmaktadırlar. Daha da önemlisi hiçbir zaman, küçümsedikleri ve acıdıkları anneleri gibi olmamaya kararlıdırlar. Ginger zamanla politik eylemlerde daha büyük bir tutkuyla yer almaya ve gece gündüz dönemin sorunları üzerine kafa yormaya başlar. Öyle ki bir süre sonra Soğuk Savaş ile ilgili yazmaya başlar. Ginger’ın aksine Rosa, politik konulara pek de ilgi duymayan ve genellikle eğlence odaklı yaşayan bir genç kıza dönüşmüştür; buna rağmen aralarındaki dostluk tüm gücüyle devam eder. Ancak Rosa’nın attığı beklenmedik bir adım bu yakın arkadaşlığı parçalanma noktasına getirir.
Son Moda Aşk | 20 ans d’écart (2013)
Moda dergisi editörü güzel ve hırslı Alice yakında genel yayın yönetmeni olmanın hayalini kurmaktadır ancak çok fazla rakibi vardır. Kariyeri yüzünden yıllarca aşk hayatını ihmal etmiştir. Bir gün uçakta bir öğrenci olan Bathazar ile tanışır. Bathazar Alice’den çok etkilenir, Alice de onunla bir kez buluşmak zorunda kalır. Alice’in patronu ilişki yaşadıklarını sanarak, eski kafalı bulduğu Alice’in kendinden genç biriyle beraber olmasından olumlu yönde etkilenir. Terfi için patronuna gerçeği bir türlü anlatamayan Alice, oyunu devam ettirmeye karar verir. Ancak oyun olarak başlayan aşk artık Alice’e çok yakındır.
El Ele | Main dans la main (2012)
Helen Marchal ve Joachim Fox tanıştıklarında ikisinin de bambaşka hayatları vardır. Helen Marchal, son derece prestijli bir dans entitüsü olan Opera Garnier’in yönetmenliğini yapmakta, Joachim Fox ise küçük bir işte işçi olarak çalışmaktadır. Joachim yeni geldiği bu şehirde Helen ile tanışır ve ilk andan itibaren ona karşı tuhaf bir şekilde bağlanmaya başlar. Helen de bu hisleri karşılıksız bırakmaz ve aralarında güçlü bir bağ oluşur; böylece birbirlerini, nasıl ve neden ayrılamadıklarını bir türlü anlayamadıkları bir ilişkinin içerisinde bulurlar. Bu ilişkinin tutku dolu bir hal almasını sağlayan şey ise ‘dans’ olur… Valérie Donzelli’nin yazıp yönettiği filmin başrollerini Valérie Lemercier, Jérémie Elkaïm ve Béatrice De Staël paylaşıyor.
Şeytan Geçidi | The Dyatlov Pass Incident (2013)
The Blair Witch Project ve The X Files’in çözülemeyen doğaüstü efsanelerinden sonra bir yenisi daha: Şeytan Geçidi. 1959 yılında Ural dağlarına kamp yapmaya giden 9 deneyimli Rus dağcının son derece tuhaf ölümlerinin ardından, günümüzde bir grup Amerikalı öğrenci aynı geçide giderek bu gerçek olayı araştırmaya koyulurlar. Yolculuk ilerledikçe zor hava koşullarına ve tanımlayamadıkları olaylara maruz kalan gençler, gerilim dolu anlar yaşayamaya başlayacaktır.
Ölümsüz Aşk | Bypass (2012)
Bilboa’da yaşayan Xabi, Lukas ve John adında uzun dönemli arkadaşların hikayesini konu alan filmde bu üçlünün arkadaşları olan Maria ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Xabi, John’dan Maria’nın vakti zamanında ona aşık olduğunu öğrenince onu neşelendirmek için, aynı dönemlerde bu hislerinin karşılıklı olduğunu fakat bunu ona söylemeye ne kadar utandığını anlatır. İşte komedi tam bu yanlışlıkların arasında başlar. Maria Xabi’ye hala aynı şekilde hissettiğini söyler ve aniden beklenmedik bir şekilde iyileşmeye başlar fakat doktoru en fazla 2-3 ay yaşayacağına inanmaktadır. Xabi kendisini planlamadığı bir ilişkinin içine girmiş bulur fakat Maria’nın durumu nedeniyle aslında nasıl hissettiğini ona söyleyememiştir ve tüm bunların yanında Barcelona’da hamile bir kız arkadaşı vardır.
Ölümsüz Polisler | R.I.P.D. (2013)
Nick Walker henüz hayatını kaybetmiş bir polistir ve ölümünde sonra gittiği dünyada mesleğini devam ettirecek olmanın şokunu yaşamaktadır. “Rest in Peace” isimli bir polis teşkilatına katılan Nick, Roy Pulsipher isimli yüzyıllar önce ölen bir ajanla çalışmak üzere görevlendirilir. İkili dünyadaki kötü ruhları kovalayıp onları cehenneme göndermek ve böylece dünyadaki kötülüğü yok etmek için mücadele edeceklerdir. Ancak Nick’in yaşayanların dünyasıyla olan sorunları henüz bitmemiştir. Ölmüş olduğunu ve eşinden sonsuza dek ayrılmış olduğu gerçeğini kabullenemeyen Nick, kendi katilini bulmaya çalışacaktır. Peter M. Lenkov’un çizgi roman serisinden uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda “Uçuş Planı” ve “Red” filmleriyle tanınan Alman yönetmen Robert Schwentke bulunuyor.