Sinema Seyri İşkence Seansına Dönüşmemeli
Kuzey Avrupa sineması geleneklerinden ödün vermeyen Danimarkalı yönetmen Lars Von Trier’in 25 Aralık tarihinde gösterime girmesi beklenilen Nymphomaniac filmi müthiş bir pazarlama stratejisiyle seyirciyi gösterim gününe hazırlamaya başladı. Bu yeteneğin onun kariyerine başladığı reklamcılıktan kaldığı kuşkusuz. Önce birbiri ardına yayınlanan ve sekiz parçadan oluşan teaserları, sonrasında filmin 14 karakterinin her biri için tasarlanmış posterleri ile şimdiden ilgiyi üzerine çekti. Zamanımızın en kışkırtıcı ve tutarlı yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen yönetmen, çoğu filminde izlerini gösterdiği gizemi ve zekasıyla hayranlık uyandırmanın yanı sıra sonrasında pek çok tartışmanın hedefinde olmaktan da hiç çekinmiyor. Bu yıl içinde gerek katıldığım festivallerde, gerek vizyona giren filmler içinde bana dolu dolu bir sinema keyfi yaşatamayan, hayatın detaylarını yakalayamayan onlarca yönetmenin filmiyle kendimi sinemasal bir boşlukta bulunca doğrusu böyle yapımları iple çeker oluyorum. Konu hele Türk sinemasına geldiğinde burnundan kıl aldırtmayan yönetmenlerin, sırf kendi egolarını tatmin etmek ya da aldıkları bir kaynağı değerlendirmek uğruna çektikleri yapımlarla sinema seyri neredeyse bir işkence seansına dönüşüyor. Biliyorum arada istisnalar çıkıyor elbette ama bu yine de kaideyi ne yazık ki bozmuyor…
Şehirde neler oluyor?
Sinemanın ustaları dizisinde ayın konuğu “Sinemanın Kazanovası: Fellini” gerçeküstü karnaval havasını keskin toplumsal eleştiriyle birleştirerek yeni bir sinema stili ortaya koyan dünyaca ünlü İtalyan yönetmen Frederico Fellini, ölümünün 20. yıldönümünde izleyici karşısına çıkıyor. İtalyan Kültür Merkezi iş birliğiyle 10 Ekim – 03 Kasım 2013 tarih aralığında sunulan programda Fellini’nin bellek, düşler, fantezi ve arzu gibi temaları içinde barındıran dokuz filmi yer alıyor. Gösterimdeki filmler ve detaylı program bilgisi peramuzesi.org.tr’de.
Vizyonda bu hafta
Oscar adaylığı öncesinde kamuoyu oluşturmak ve hafızaları tazelemek amacıyla 105 salonda yeniden gösterime giren Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası’ndan, kendisine sadece tek bir gösterim şansı bulan Kim Ki-Duk’un Moebius’una kadar vizyon oldukça renkli. Haftanın kaçırılmaması gereken filmlerinden biri de tabii ki Alfonso Cuarón’un Yerçekimi. İşte bu hafta vizyona giren filmlerin özetleri:
Kelebeğin Rüyası (2013)
Türkiye’nin 86. Akademi Ödülleri’ne En İyi Yabancı Film kategorisinde Oscar aday adayı olarak gösterdiği Kelebeğin Rüyası bu hafta 105 salonda yeniden gösterime girdi. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı, yönettiği ve Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve Belçim Bilgin ile başrollerini paylaştığı film, 1940’lı yılların İkinci Dünya Savaşı dönemi Türkiye’sinde güzel bir kız için iddiaya giren iki şair; Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayatına odaklanıyor. Karadeniz’in yeşiliyle kömürün karasının birbirine karıştığı Zonguldak’ta başlayıp İstanbul’a kadar uzanan bu hikayeyi Görüntü Yönetmeni Gökhan Tiryaki’nin enfes işçiliğinde izlerken, sefaletin ortasında yaşam umudu olan aşkın ve şiirin derinliğinde kaybolacak, sızısını yüreklerinizde hissedeceksiniz.
İki Kafadar : Chinese Connection (2013)
Senaryosunu Kaan Ertem’in yazdığı, İlker Aksum, Gökçe Özyol, Murat Akkoyunlu, Orhan Aydın, Settar Tanrıöğen ve Sinan Engin gibi oyuncuları bir araya getiren film her ne kadar hala sinemamızda tür olarak yakalamayı başaramasak da yine de “komedi” kategorisinde. Filmin başrollerini üstlenen iki kafadar Mahmutpaşa Pasajı’nda girdikleri her işi batırdıktan sonra son çare olarak tefeciden borç alarak tablet işine girerler. Fakat satmak için aldıkları tabletlerin aslında büyük dolandırıcıların GDO’lu mal sevkiyatlarında kamuflaj için kullanıldığından haberleri yoktur. İşin aslını öğrendiklerinde ise artık geri dönüş için çok geç olacak ve kendilerini büyük bir kovalamacının içinde bulacaklardır.
Moebius (2013)
Geçtiğimiz ay Türk Kore Film Haftası kapsamında İstanbul’a gelen ve sevenleriyle buluşan Ki-duk Kim’in bu son filmi ne yazık ki tek bir salonda gösterim şansı bulan filmlerden biri. Bir Güney Kore draması olan filmde karısını aldatan bir koca ve ondan intikam almak için cinsel organını kesmeye çalışan bir kadının, ensest ve şiddet üzerine kurulu hikayesini seyrediyoruz. Tamamı diyalogsuz olan filmi seyretmek isterseniz Beyoğlu Sineması’nda kendinize yer bulabilirsiniz.
Yerçekimi | Gravity (2013)
70. Venedik Uluslararası Film Festivali’nin açılışında ilk gösterimi yapılan film Meksikalı usta yönetmen Alfonso Cuarón imzalı bir bilimkurgu drama yapımı. Zeki bir tıp mühendisi olan Dr. Ryan Stone, emekliliğinden önce son görevine çıkan tecrübeli astronot Matt Kowalsky’nin yönetimindeki mekikte ilk uzay yolculuğuna çıkar. Fakat yaşanılan bir felaket sonrası uzay gemileri hasar görünce kendisini uzayın korkunç derinliğinde sürüklenirken bulur. Hollywood Film Festival’inde filmdeki performansıyla Yılın En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanan Sandra Bullock ile George Clooney’in uzay boşluğundaki yaşam mücadelelerini seyrederken en az onlar kadar soluksuz kalacağınız kesin.
Ustura Dönüyor | Machete Kills (2013)
Robert Rodriguez tarafından yazılan ve yönetilen bir aksiyon türündeki 2010 yapımı Ustura filminin devamı olan Machete Kill, Mel Gibson, Demián Bichir, Amber Heard, Sofía Vergara, Lady Gaga, Antonio Banderas, Cuba Gooding Jr., Vanessa Hudgens, Alexa Vega, William Sadler, Marko Zaror ve Charlie Sheen gibi birbirinden ünlü isimleri bir araya getiryor. Bu devam filminde Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından görevlendirilen eski ajan Machete Cortez, yeni görevi için Meksika’ya gitmek zorundadır. Ölümcül bir silahla gezegeni yok etmek gibi son derece tehlikeli planlar kurmakta olan bir silah tüccarını bulmak ve etkisiz hale getirmek zorunda olan Machete’i bekleyen bu görevi pek de kolay görünmemektedir.
Kalbim Sende | Don Jon (2013)
Sundance Film Festivali’nde prömiyeri yapılan ve daha çok oyunculuğuyla tanıdığımız Joseph Gordon-Levitt’in yönetmenlik anlamında ilk uzun metrajlı çalışması olan bu Amerikan tipi romatik-komedi filmi, New Jersey’de yaşayan ve porno bağımlısı olan Jon isimli genç bir adamın yaşamını anlatıyor. Jon orta sınıf bir İtalyan ailesi olan, vücut geliştirmeye meraklı, kiliseye bağlı, arkadaşlarıyla sıkı fıkı, günü birlik aşkların adamıdır. Fakat bu yakışıklı ve çapkın Don Jon bir gün herkesin yüreğini hoplatan Barbara ile karşılaşır ve kalbini ona kaptırır. Ancak onu parmağında oynatan ve evlenilecek bir adam haline getirmeye çalışan Barbara ile düzenli bir ilişki yaşamak Don Jon için pek kolay olmaz. Don’un zamanla aşka ve hayata dair aradığı cevapları bulmasına ise Esther yardımcı olacaktır. Levitt’in aynı zamanda başrolü üstlendiği filmin öne çıkan diğer yıldızları; Scarlett Johansson ve Julianne Moore.