top of page

Haftanın En İyi Yerli Filmi


Fuat Uzkınay‘ın 1914 yapımı “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı belgesel yerli sinemanın ilk eseri ve sinemamızın başlangıcı kabul edilir. Bu çerçevede Türk sinemasının 100’üncü yılı kutlamalarına dair hazırlıklara başlanmış olsa da, Cumhuriyet dönemi öncesini Osmanlı sineması olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünen kimi araştırmacı ve akademisyenlerin bakışını da unutmamak gerekir. Tablo böyle olunca farklı tespitler nedeniyle maalesef sinemamızın yaşı hakkında mutabık da kalamıyoruz. Yine de; 1895, Lumiere Kardeşler’in “La Ciotat Garı’na Trenin Varışı”nı anlatan filmiyle 119 yıllık bir geçmişe sahip olan dünya sinemanın yedinci sanat dalı olarak kabul görmesi ve elektronik medyanın doğuşundan bu yana filmler, yaşadığımız bu dünyayı ve kendimizi anlayabilme biçimimizi büyük ölçüde değiştirmişlerdir. Filmler, hızla ilerleyen yaşantımızda gözden kaçırdıklarımızı fark etmemize yardımcı olmuş, sınırları ve mekanları aşarak yeni bir şeyler keşfetmemizi sağlamıştır. Çünkü her durumda ve koşulda filmler ilham kaynağıdır.

Şehirde neler oluyor?

Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Derneği (TESİYAP) tarafından bu yıl ilki gerçekleşen Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, “Herkes Film Çekebilir” sloganıyla 14-30 Kasım 2013 tarihleri arasında kısa kurmaca, belgesel ve Tesiyap destekli filmlerden oluşan programı ile sinemaseverlere perdelerini açıyor. Türkiye’de ve dünyada etik, estetik ve teknik bütünlüğe sahip sinema filmlerinin gelişmesine katkı sağlayarak genç yapımcı ve yönetmenlerin yeni filmler üretmesine maddi ve manevi destek oluşturulmasını amaçlayan festivalde 60 kısa film yarışıyor. Büyük ödülün 50 bin lira olduğu festival verdiği ödüller ve hazırladığı özel etkinliklerle, aramızdan ayrılan Türk sinemasının en özgün karakteri Ahmet Uluçay’ı da unutmayarak sahip çıkıyor. Festival programı ve diğer detaylı bilgiler için www.bogazicifilmfestivali.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Vizyonda bu hafta

Türk sinemasının ağırlıkta olduğu bu vizyon haftasında, daha önce Adana Altın Koza Film Festivali’nde seyrettiğim Hayatboyu filmini görmek oldukça sevindirici. Bu yılın seyrettiğim en iyi yerli filmi olan Hayatboyu’nu seyir programınızda es geçmemenizi tavsiye derim. İşte bu hafta vizyona giren yeni filmlerin özetleri:

Hayatboyu (2013)

Dünya prömiyeri 63. Berlin Film Festivali’nde yapılan ve 2013 İstanbul Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Görüntü Yönetmeni” ödüllerinin sahibi olan film, sorunlarının çözümü ayrılık olabilecekken birbirlerinden kopamamanın duygusal sıkışıklığını yaşayan evli bir çiftin hikayesini anlatıyor. Aslı Özge ikinci yönetmenlik çalışması olan bu filminde İstanbul’un modern bir yüzünde entelektüel bir hayat süren evli bir çifti canlandıran Defne Halman ile Hakan Çimenser’in başarılı ve bir o kadar da etkileyici oyunculuklarıyla Türk sinemasında pek görmediğimiz eşsiz bir kent hikayesini sinemaseverlere sunuyor.

Su ve Ateş (2013)

“Adam zaten yaralıydı, kız ise su gibi saf. Ateş suya düştü. Ama ne su buhar oldu, ne de ateş söndü.” Tesadüf diye bir şey yoktur; olması gereken olur diyerek hikayesine başlayan Özcan Deniz üçüncü kez yönetmen koltuğuna oturduğu bu son filminde kaderinden kaçarken aşka tutulan bir adamın hikayesini anlatıyor. Türkiye’den töre cinayeti nedeni ile kaçan genç adamla, dil eğitimi ve çalışmak için Londra’ya giden bir genç kızın yollarının kesişmesiyle birlikte bir şehrin, bir aşkın, bir adamı ne kadar değiştirebileceğini sorgulayan filmin başrollerinde Özcan Deniz ve Yasemin Allen yer alıyor.

Sevgi Taşı (2013)

Ahmet Hoşsöyler’in yönetmenliğinde çekimlerinin tamamı Diyarbakır’da yapılan film; bakırcı bir ustanın 7 yaşlarındaki oğlu Mehmet’in, annesinin anlattığı masaldaki gibi kendisi ve etrafındakilerin hayatını değiştireceğine inandığı “Sevgi Taşı’nı” arama hikayesini anlatıyor. Bu mistik masala göre, Sevgi Taşı Hz. Süleyman’a aittir. Bu taşın Hz. Süleyman tarafından surları bir arada tutsun, bütün ayrılıklara, hastalıklara şifa olsun diye, surların aralarına saklandığına inanılmıştır. İşte Mehmet de çevresindeki olumsuzlukları düzeltmek için, her gün sur bedenlerinde Sevgi Taşı’nı aramaktadır. Mehmet’in hikayesi ile birlikte altı çocuklu bir ailenin tek kız çocuğu olan ziraat mühendisi Dicle ile Eskişehirli doktor Hakan’ın arasında geçen aşkı, diğer kardeşlerin sıcak hikayelerini ve komşuları Ermeni Mirgiç efendinin kızı Ani ile kültürel farklılıklarından dolayı bir araya gelemeyen Mustafa’nın dramını işleyen sevgi dolu bir filmdir.

Sona Doğru | All Is Lost (2013)

Jeffrey C. Chandor yönetmenliğinde denizin ortasında yaşam mücadelesi veren bir adamı canlandıran Robert Redford’un neredeyse diyalogsuz nefes kesen tek kişilik performansıyla doğanın muazzam gücü karşısında insanın nasıl aciz kaldığını seyretmek mümkün. 2013 Cannes Film Festivali’nin yarışma dışı programında gösterilen filmde, Hint Okyanusu’nda tek başına gezinti yapan bir adam, yatının bir gemi konteynırına çarpması üzerine bilincini kaybeder. Uyandığında bilinci yerinde değildir ve kazayı yavaş yavaş hatırlamaya başlar. Telsiz, radyo ve navigasyon ekipmanını kaybetmiştir ve vahşi bir fırtınanın tam ortasında kalmıştır. Teknik donanımları olmadan bir hiç olan adam direnişi ve tecrübeli denizcilik geçmişi sayesinde hayatta kalacağına inanmaktadır.

Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page