Gerçek Bir Kültür ve Sanat Şehri
Türkiye’de sanatın kalesi denildiği zaman ilk akla gelen yer İstanbul iken, sanatın kimsenin tekelinde olamayacağı ve halkla bütünleştiği takdirde gerçek değerine kavuşacağı düşüncesiyle pek çok organizasyon Anadolu’nun her yerine nüfuz eder oldu. Bu minvalde bayrağı bir büyükşehir olarak elinde taşıyan yerlerden biri de Antalya. Burası pek çoğumuzun bildiği üzere sadece bir turizm beldesi değil, yıllardır süregelen gelenekselleşmiş festivalleri, sinemadan müziğe uzanan etkinlikleriyle gerçek bir kültür ve sanat şehri. Bu yıl 50’ncisini kutladığı Altın Portakal Film Festivali’nin yanı sıra yine 14 yıldır etkisi büyüyerek devam eden Antalya Piyano Festivali’yle de artık namını uluslararası arenaya taşımış durumda. “Şehirde müzik var” sloganıyla Kasım ayı boyunca kenti müziğe doyuran etkinliğin kapanış gecesini kaçırmak istemedik ve kadim dostum Sayım Çınar ile atlayıp Antalya’ya geldik. Bu vesileyle bir klasik piyanist olan Rosa Torres Pardo’nun piyanosuna Flamenko Rocio Marquez Limon‘dan vokaliyle dinlediğimiz Suite Española’nın klasik müzik altyapısı eşliğinde İspanya’nın sıcak havasını Antalya’nın ılık havasıyla harmanlamış olduk. Bunun yanı sıra “Amo tu cama rica”, “Los peores años de nuestra vida” ve “Two Much” gibi ödüllü filmlerin müziklerinde de imzası olan, başta Grammy ve Emmy olmak üzere pek çok ödülle taçlandırılmış dünyaca ünlü piyanist/müzisyen/prodüktör/aranjör Michel Camilo‘nun Gürer Aykal‘ın şefliğinde Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ile birlikte Türkiye prömiyerini yaptığı “Piyano Konçertosu No. 1” dinleme şansına da erişmiş olduk. Böylesi eşsiz bir buluşmayı sağlayan festivalin organizatörü Kadir Dursun’a teşekkür ederim.
Şehirde neler oluyor?
İstanbul Modern Sinema, sinema sponsoru D-Smart’ın katkılarıyla izleyiciyi 19-29 Aralık 2013 tarih aralığında dünya sinema tarihini başlangıcından bugüne bütünüyle anlatan 15 saatlik bir belgesel maratonuna davet ediyor. Beş yılı aşkın bir çalışma sonucunda Mark Cousins’in aynı adlı kitabını temel alan belgesel, sessiz sinemanın ilk günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine uzanarak sinemanın Rusya, Japonya, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İskandinavya ve ABD’deki sanatsal evrimini kat ediyor. Böylece izleyiciye hem tüm zamanların en iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkartmayı, hem de mevcut Avrupa ve Amerika odaklı sinema tarih algısını kırarak sinemanın tarihini “dünyalaştırmayı” amaçlıyor. Programla ilgili detaylı bilgileri www.istanbulmodern.org adresinden takip edebilirsiniz.
Vizyonda bu hafta
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu biliyoruz ama yine de alıştığımız bazı şeylerin değiştiğini görmekte zorlanıyoruz. Bu hafta vizyonda sinemada yapıtlarıyla iyi isim yapmış yönetmen ve oyuncuların büyük beklentiler uyandıran ama seyir sonrasında biraz hayal kırıklığı yaratan yapımlarıyla bir aradayız. Gelelim vizyona giren yeni filmlerin özetlerine:
Tamam mıyız? (2013)
Yaptığı heykellerden ruhu okunan bir heykeltıraş sanatçısı; Temmuz. Bedensel engeli nedeniyle ömür boyu birisine bağımlı yaşamak zorunda kalmanın zorluğuna rağmen hayatın reddedilemeyecek kadar güzel olduğunu düşünen genç bir adam; İhsan. Bu dünyanın içinde ötekileşmiş hayatlarında kendi renklerine bulanmış, bir şeyler ters gittiğinde dünyanın sonu gelmiş gibi davranan iki insan hayatlarının en karanlık döneminde buluşursa birbirlerini tamamlayarak aydınlığa çıkabilir mi? Yoksa yüreklerine düşen sevgi tohumlarıyla yeniden hayata bağlanırken birbirlerine alıştıkça ölüme daha çok yaklaşan bir ruh hali mi onların bu varoluş mücadelesi?.. Çağan Irmak’ın yönettiği bu son filminin başrollerinde Aras Bulut İynemli ve Deniz Celiloğlu yer alıyor.
Danışman | The Counselor (2013)
Çağdaş Amerikan edebiyatının önemli temsilcilerinden Cormac McCarthy’in ilk orjinal film senaryosundan, önceki çalışmalarıyla çokça tartışılan ve hatta efsaneleşen Ridley Scott yönetmenliğinde çekilen; Michael Fassbender, Penélope Cruz, Cameron Diaz, Javier Bardem ve Brad Pitt gibi ünlü oyuncuların bir arada olduğu bu Amerikanvari psikolojik gerilimde uyuşturucu işine karışan bir avukatın başından geçen olayları anlatıyor. Counselor başarılı bir avukattır fakat yaşadığı bazı ekonomik sıkıntılardan dolayı temsil ettiği adil düzeni ikiye bölen bir karar verir ve Meksika’da bir uyuşturucu ticaretine atılır. Bu kararıyla birlikte Reiner isimli iş adamıyla çalışmaya başlar. Girdiği ekiple birlikte planladıkları uyuşturucu sevkiyatı bekledikleri seyirde gerçekleşmeyince kendisini bir can pazarının ortasında bulur.
Ruhlar Bölgesi: Bölüm 2 | Insidious : Chapter 2 (2013)
Çektiği korku türündeki filmlerle rüştünü ispat etmiş bir yönetmen James Wan ve senarist Leigh Whannell’in korku ekibinden devam niteliğinde yine bir parapsikoloji hikayesi. Lambert ailesi, filmin ilk bölümünde çocuklarına musallat olan şeytan ve ruhlardan kurtulmayı başarmış ve yeni bir hayata başlamak için bulundukları yeri terk edip, oğulları Dalton’la birlikte büyükannesi Lorraine’in yanına taşınmışlardır. Burada hep birlikte yeni bir sayfa açarak kendilerine güven çemberi oluştururken diğer taraftan ailelerine musallat olmuş gözüken paranormal güçlerden kurtulmak için, geçmişin tozlu raflarını açarak, aileleriyle ilgili sırları öğrenmeye çalışırlar. Fakat lanetin bu defa baba Josh’la birlikte kendilerine musallat olduğunu öğrendiklerinde kendilerini yeniden doğaüstü varlıklarla mücadele içinde bulurlar.
Yarım Kalan Şarkı | Song for Marion (2012)
32’nci İstanbul Film Festivali’nde izleyen herkesi büyüleyen Paul Andrew Williams ‘ın yönettiği filmin başrollerinde efsanevi oyuncular Terence Stamp, Vanessa Redgrave ve Gemma Arterton yer alıyor. Aksi ve huysuz Arthur, kanserle boğuşan çok sevdiği karısı Marion’un ısrarıyla yerel bir koroya katılır. Arthur, karısının neden böyle alışılmadık bir koroda garip şarkılar söylemek istediğini anlayamaz. Koronun genç ve güzel şefi Elizabeth, tüm gruba yaşam sevgisi ve enerji aşılarken, Arthur kendisine hiçbir şey için geç olmadığını ispatlayacaktır. İngiliz Bağımsız Film Ödülleri’nde üç dalda aday olan film için Celine Dion, 2013 sonunda çıkacak albümünde yer alacak “Unfinished Songs” şarkısını kaydettiğini hatırlamadan geçmeyeyim.
Bir Vampir Hikayesi | Byzantium (2012)
Farklı türleri denemekten çekinmeyen ve çektiği her filmi ile başarı çıtasını yükseltmeyi başaran İrlandalı yönetmen Neil Jordan’dan çağımızdan beslendiği yeni bir vampir filmiyle seyircinin karşısına çıkıyor. Saoirse Ronan, Gemma Arterton ve Sam Riley’in başrollerinde yer aldığı filmde Clara ve Elenor isimli iki gizemli kadın içine düştükleri belalardan uzaklaşarak yeni bir hayata başlamak adına deniz kenarındaki bir yere sığınırlar. Burada hayatlarını idame ettirebilmek ve para kazanmak için Clara para karşılığı bedenini satmaya başlar. Eleanor ise bu sırada genç bir erkekle tanışır ve bu ilişki anne-kızın gizemli hayatlarına dair tüm sırların ifşa olmasına sebep olur. Yaşadıkları kasabada gün be gün ölü bedenler bulunmaya başladıkça işler kontrolden çıkmaya başlar ve anne-kız geçmişlerinden kaçmaya çalışırken ölümle yüzleşmek zorunda kalır.
Niko 2: Küçük Kardeş, Tatlı Bela | Niko 2: Lentäjäveljekset (2012)
2008 yılında çekilen Niko: Yıldızlara Yolculuk filminin devamı olan bu Finlandiya yapımı animasyonda Ren geyiği Niko, ortadan kaybolan küçük erkek kardeşini aramaya başlar. Fakat macera ile dolu bu yolculuğa yalnız çıkması mümkün değildir. Bu yüzden arkadaşlarından yardım alır. Kardeşini kurtarmak için çıktığı bu soluksuz serüvende Niko dostluğun ve aile değerlerinin de önemini anlayacaktır.