Türk Sineması Hikaye Sorununu Nasıl Aşar?
2-10 Kasım tarihleri arasında devam edecek olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi‘nde 32. kez kitapseverlere kapılarını açıyor. Türkiye’nin son beş yılı dikkate alınarak yapılan bir kitap basım araştırması kapsamında çıkan istatistiklere göre ülkemizde toplam 163 bin 548 kitap basılmış. Basılan kitapların büyük bölümünü edebiyat ve toplum bilimleri başlıklarındaki eserler oluşturuyormuş. Sinema ve edebiyat çevrelerince doğruluğu çok tartışılsa da dünya sinemasında çokça örneğini gördüğümüz; kimisi hayal kırıklığı yaratan kimisi yazarın anlatımına sadakatiyle övgüye boğulan yapımları düşündüğümüzde ülkemizde edebiyat-sinema ilişkisinin oldukça zayıf kaldığını söylemek mümkün. Oysa kendi egoları doğrultusunda “benim hikayem” daha iyidir diyerek iki ayda senaryoyu yazan senaristlerin ve üç ayda bunları çeken yönetmenlerin, ya da kısa sürede kazanç sağlamayı hedefleyen yapımcıların, Türk edebiyatına da yaklaşarak sinemamızı zenginleştirmesi harikulade olmaz mı? Mesela; günümüz yazarlarından mistisizm ile aksiyon gerilimi romanlarında ustalıkla harmanlayan Mehmet Mollaosmanoğlu’nun Atahunalp Urumgatlı’nın Amel Defteri’ni, polisiye romanlarıyla karanlık şehirlerin gerilimini romanlarına aktaran Önay Yılmaz’ın Günbatımı Cinayetleri’ni , Aslı Erdoğan’ın Kabuk Adam’ı ya da Başak Sayan’ın Bağlanma Korkusu’nu beyazperdede şahsen izlemek çok isterdim. Belki Türk sineması böylelikle yeni bir kan kazanır, bu kısır döngü hikaye anlatımından kurtulur.
Şehirde neler oluyor?
Bağımsız filmlerin dağıtıcısı M3 Film ve Kariyo & Ababay Vakfı işbirliğiyle hayata geçirilen BAŞKA SİNEMA, vizyon filmlerin kısırlığından şikayetçi sinemaseverlerin özledikleri film izleme deneyimini ve sabırsızlıkla bekledikleri bağımsız filmleri artık yıl boyunca erişilebilir kılacak bir projeyle 1 Kasım’dan itibaren seyirciye kapılarını açıyor. “Bize Hergün Festival” sloganıyla son yıllarda vizyonda yer bulmak konusunda oldukça zorlanan ödüllü yerli filmlerin, Avrupa sinemasının seçkin örneklerinin ve dünyanın dört bir yanından bağımsız ruh taşıyan yapımların salonlarda çok daha fazla izleyiciyle buluşmasını amaçlayan ve festival deneyimini yılın tamamına yayma amacı taşıyan yapılanmayı yakından takip etmek isteyenler için adres tabii ki; www.baskasinema.com.
Yeni Vizyon
Birbiri ardına süren sinema festivallerinde ön gösterimleri yapılan ve hatta birbiriyle yarışan filmlerin bir diğer arzusu da vizyona çıkarak hem daha fazla seyirciye ulaşmak hem de alnının akıyla bir gişe başarısı yakalamaktır. Bu hedef bazen Hollywood’un bazen de pazarlamanın maddi gücünün gölgesinde kalsa da zaman zaman az sayıda sinema salonuyla da olsa gerçekleşiyor. Bu hafta vizyonda “Aziz Ayşe”, “Fruitvale Station” ve “Frances Ha” gibi filmler bu anlamda festival görmüş geçirmiş yapımlar. Kısıtlı salon nedeniyle ulaşılabilirlik anlamında biraz zahmetli olsa da tadında sinema seyretmek anlamında kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Aziz Ayşe (2012)
Paris Dame de Sion ve Saint Benoit Lisesi’nin ardından Sorbonne Üniversitesi’nde sanat tarihi okuyan Elfe Uluç’tan en az İstanbul’un kendi karmaşık varoluşu ve arada kalmışlığı kadar sarsıcı bir insan hikayesi. Yaklaşık beş yıllık bir çekim süreci sonrasında ulusal ve uluslar arası festivallerin gösterim programında yer alan film, ülkemizde henüz izleme fırsatı bulamayanlar için bu hafta vizyon yolculuğuna başlıyor. Yönetmenin ilk uzun metraj çalışması olan kurgu belgesel türündeki film, Ayşe takma adıyla tanınan bir travestinin yaşamı üzerinden, göz ardı edilen bir Türkiye gerçeğine parmak basıyor. Kökleri İran’a dayanan doğulu bir ailenin çocuğu olan ve ailesinden gördüğü istismar ve baskılara dayanamayıp İstanbul’a kaçan Ayşe (Melikşah Yardımcı), hayatını çöpten topladıklarıyla idame ettirmeye çalışmaktadır. Üzerine giyeceği kıyafetinden başka bir şeyi olmamasına karşın kazandığını çeşitli hayır kurumlarına, camilere, Mehmetçik Vakfı’na bağışlayan Ayşe, bir aziz ruhuna sahip olsa da toplumun ona ötekileştirerek yaklaşmasının mağduriyetiyle çeşitli paranoyalar edinmiştir. Medyada çalışan ve sevgilisi Murat (Engin Altan Düzyatan) ile arası pek iyi olmayan Elif (Feride Çetin) bir gün polisler tarafından tartaklandığını tesadüfen gördüğü bu kişinin peşine düşüp onunla dost olunca bu paranoyaların yersiz olduğunu ona ispatlamak için bir belgesel çekmeye karar verir. Şehrin en varoşundan en nezih semtlerinin çöp yığınları arasındaki gezintisinde kendisiyle yüzleşme fırsatını da bulan Elif, toplumun kayıtlara düşen tutarsız ifadeleriyle neye inanacağını şaşırır.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor (2013)
Bir Ankara Polisiyesi olarak televizyon dizileri arasında farklılaşan, ilgiyle takip edilen ve pek çok takipçi edinen Behzat Ç. 2011’de beyazperdeye taşınan “Seni Kalbime Gömdüm”den sonra “Ankara Yanıyor” ile sinemalardaki yolculuğuna devam ediyor. Anlatılan hikayenin doğallığı gereği kullanılan dil nedeniyle sinemadaki sansürsüz seyrin sevenlerini daha çok memnun edeceğini düşündüğüm filmin yönetmen koltuğunda yine Serdar Akar oturuyor. Oyuncu kadrosunda ise Erdal Beşikçioğlu, Nejat İşler, Fatih Artman, Aslı Tandoğan, İnanç Konukçu, Sanem Çelik, Tuğrul Tülek gibi oyuncular yer alıyor. Filmde görevi bırakan Behzat Ç.’nin yokluğunda Cinayet Bürosu’nun başına Himmet adında bir Başkomiser atanmıştır. Bu sırada Türkiye’nin 11 Eylül’ü denilebilecek bir suikast sonucu İçişleri Bakanı hayatını kaybetmiştir. Bu durumu kendi açısından bir fırsata dönüştürmek isteyen Başkomiser Himmet ekibini Terörle Mücadele’ye yardımcı olmaya yönlendirir. Bu karmaşalarla Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkanlara en kısa zamanda gerekli karşılığı vermeyi planlayanların yanı sıra, diğer tarafta bir Almanın cinayeti üzerinde çalışmalar ilgisizce sürmektedir. Ancak Tahsin bu cinayetlerle ilgili soruşturmaları sürdürmesi için Behzat Ç.’den geçici olarak göreve geri dönmesini ister. Fakat ne yapılırsa yapılsın bu ülkede hiçbir şeyin değişmediğini düşünen Behzat Ç. göreve dönme konusunda isteksizdir.
Thor : Karanlık Dünya| Thor: The Dark World (2013)
“Thor” ve “Yenilmezler”den sonra Marvel’in çizgi romanlarından sinemaya Alan Taylor yönetmenliğinde uyarlanan devam niteliğinde yeni bir süper kahraman filmi. Thor, tüm evrende düzeni yeniden sağlamak yolunda savaşına devam ederken intikam peşindeki Melakith’in kainatı yeniden karanlığa döndürme çabaları büyük bir hırsla devam etmektedir. Bu defa Odin ve Asgard’ın bile gücü yetmediği bir düşmanla karşı karşıya gelen Thor kendini her şeyini feda etmek zorunda bırakacak mücadele dolu bir yolculuğun içinde bulurken film Chris Hemsworth, Natalie Portman, Tom Hiddleston ve Anthony Hopkins gibi bir araya getirdiği oyuncularıyla seyirciyi fantastik bir yolculuğun derinliklerine götürüyor.
Last Vegas | Last Vegas (2013)
Yönetmen Jon Turteltaub, Michael Douglas, Robert De Niro, Morgan Freeman ve Kevin Kline gibi usta oyuncularla “her yaşın ayrı bir güzelliği var” diyerek hayatlarımızın altın çağında dahi hiçbir şey için geç olmadığını anlattığı bu Amerikan komedisinde Billy, Paddy, Archie ve Sam çocukluktan bu yana çok iyi dört arkadaştır. Grubun tek bekarı Billy, otuz yıldan bu yana birlikte olduğu sevgilisiyle evlenmeye karar verince bu dörtlü Las Vegas’ta bir bekarlığa veda partisi düzenlerler. Fakat burada umduklarından daha da fazlasını bulurlar.
Son Durak | Fruitvale Station (2013)
Ryan Coogler’in yönettiği bu ilk uzun metrajlı Amerikan drama filmi; San Francisco kentinin Oakland bölgesinde yer alan Fruitvale adlı BART (Bay Area Rapid Transit) geçiş istasyonunda yapılan bir protesto sırasında istasyondaki polis memuru Johannes Mehserle tarafından öldürülen Oscar Grant’ın gerçek yaşam hikayesine dayanmaktadır. Dünya prömiyerini 2013 Sundance Film Festivali’nde gerçekleştiren ve Cannes Film Festivali de dahil gösterildiği festivallerden çoğundan ödülle ve övgüyle dönen bu biyografik film az sayıda gösterim şansı bulduğu salonlarda seyircisini bekleyen yapımlardan.
Frances Ha (2012)
Yazdığı ilginç senaryoları ve çektiği başarılı filmlerine bir yenisi ekleyerek büyüdükten sonra büyümeye devam etme halinin anlatıldığı bu kent hikayesinde genç Frances’in varoluş mücadelesini izliyoruz. Okuldan mezun olduğundan bu yana tam olarak profesyonel anlamda bir dikiş tutturamamış, kariyerini sürdürmeye çalıştığı dansçılık alanında da parlak bir durumu olmayan Frances, New York’ta en iyi arkadaşı Sophie’yle birlikte yaşamaktadır. Zaten Sophie’den başka onu anlayabilen başka biri de yoktur. Fakat bir gün Sophie ani bir kararla başka bir arkadaşıyla Tribeca’da hayal ettiği bir eve taşınır. Frances hiç beklemediği bu gelişme karşısında birdenbire kendini sokakta bulur. Bu durum karşısında Frances; kendine yeni bir ev bulmanın dışında, dünya içinde yeni bir yer bulma vaktinin de geldiğini anlayacaktır.
Kahraman İkili | Free Birds (2013)
“Toy Story”, “A Bug’s Life”, “Monsters, Inc.” Finding Nemo” gibi yapımların animasyon yaratıcılarından olan Jimmy Hayward’ın yönetmenliğinde yine oldukça renkli karakterler macera içinde. Birbirinden tamamen zıt iki hindinin eğlenceli ve inanılmaz serüveni. Onların amacı geçmişe dönüp, yılbaşı menüsünden hindileri tamamen çıkarmaktır. Jake ve Reggie’nin bu sıra dışı mücadelesi; zamanın gidişatını değiştirmeye ve birkaç değil, bütün dünyadaki hindileri kurtarmayı amaçlamaktadır.
Acemi Gladyatör | Gladiatori di Roma (2012)
Pompeii’deki patlamadan kurtulan küçük Timo, Roma Gladyatör Akademisi’nin kurucusu General Chirone tarafından evlat edinilir. Gladyatörler arasında büyüyen Timo’nun dövüş ve gladyatörlükle pek alakası yoktur, kendine bakmaz ve genelde arkadaşları ile takılmayı sever. Çocukluk arkadaşı General Chirone’nin güzeller güzeli kızı Lucilla’nın Yunanistan’daki eğitiminden gelmesi ile her şey değişir. Lucilla, Timo’nun çocukluk aşkıdır ancak İmparator’un yeğeni ve usta bir gladyatör olan Cassio ile evlenecektir. Lucilla’yı elde etmeyi aklına koyan Timo, önce bir iksir ile doping alarak Cassio’yu yenmeye çalışır ancak durum anlaşılınca Akademi’den atılır. Tam da bu sırada gizemli bir gladyatör eğiticisi olan Diana ile karşılaşır ve onunla birlikte hayatının en önemli dövüşüne hazırlanır. Bakalım bu sefer Timo için her şey nasıl gelişecek ve aşkı Lucilla’ya kavuşabilecek midir?